19 Mayıs 2011 Perşembe

Bozcada'ya tebrikler! Darısı tüm il ve ilçelerin başına...

Henüz bu kadar meşhur değildi, ya da yeni duyulmaya başlamıştı... Benim ısrarlarım sonucu eşimle Bozcaada'ya gitmiştik. Hatta vapura bindiğimizde burası gerçekten "Boz", bakalım ne ile karşılaşacağız demiştik :) Ve dışardan görünenin aksine içi öylesine dolu öylesine sıcaktı ki... Harika yemekler yiyip, rüzgarla deniz kokusunu içimize çekerek çok güzel dostluklar edinerek dönmüştük. Sonrasında da çok fazla adını duyar olmuştuk. Hep kalabalık, hep yer yoktu pansiyonlarda...Bu haberlere bir yandan da içim burkuluyordu çünkü bir yer duyuluyor ve özensiz halkımız her gittiği yeri bir çöplüğe dönüştürüyor; güzellikler kayboluyor.  
Bozcaada Belediyesi'nin 5 Haziran'dan itibaren çevre için en büyük tehlikelerden olan naylon poşetlerin** kullanılması yasakladığını duyunca, "sonunda doğru bir adım!" dedim. Keşke doğa bu kadar zarar görmeden bu projeler yapılsaydı diye içimden geçirsem de çok sevindim. 
Uygulamanın amacına ulaşması için belediye tarafından her eve bez torbalar ve fileler dağıtılacakmış. Örnek projeyi gönülden tebrik ediyor, ülkemizde başta tatil yöreleri olmak üzere tüm ilçelere yayılmasını diliyorum. 
Doğayı bizim neslimiz kirletti ve gelecek nesillerin sağlıklı şekilde yaşamasını istiyorsak, bizim temizlememiz gerekiyor.







Hamilelik ve bebek araya girince de uzun zamandır Bozcaada'ya gidemedik. Bu yıl tekrar gitmek istiyoruz. Umarım hem bizim için hem de doğa için hayaller gerçek olur. 



**Naylon poşetin zararları

* Bir poşet karada en az 800 yılda, denizde ise en az 400 yılda yok oluyor.
* Her yıl ortalama 100 bin kuş poşetler yüzünden ölürken birçok balina ve deniz kaplumbağasının akıbeti de aynı oluyor.
* Toprağa karışarak toprağı zehirliyor, bitkileri öldürüyor, çöplerde oluşan metan gazı ile birlikte meydana gelen düşük ısılı yanmalar sonucu havayı kirletiyor, güneş gördüğü zaman insan ve çevre sağlığı için son derece tehlikeli olan kimyasalları soluduğumuz havaya salıyor.
* Plastik poşetlerden dünya çapında dakikada 1 milyon, yılda yaklaşık 1 trilyon adet üretiliyor. Her yıl bu kadar plastik poşetin doğaya "kazandırılması" poşetlerin hükümdarlığının belki de dünyada insanlar yok olduktan sonra bile devam edeceği anlamına geliyor.
* Poşetlerin sadece yüzde 1'inin geri dönüşümü oluyor. Yüzde 99'u ise doğada yüzyıllarca kalıyor. (EKN)

6 Mayıs 2011 Cuma

Bir fincan bitki çayı ve kurabiye iyi gider :)

Havalar yine bir iyi bir kötü gidiyor. Hasta olduk, olacağız. Bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmek ve boğazlarınıza iyi gelecek bir çay tarifi paylaşmak istiyorum. Bu çayı belki güneyli olanlar bilir; kaynar çayı denir ve lohusa şerbeti olarak ikram edilir. Şekerle ve azıcık gıda boyası dökerek kaynatılıp üzerine de ceviz koyarak servis ederler. Eskilerin uyguladığı birçok şeyin doğruluk payı yüksek aslında... Bu çay hem sütü artırıcı, hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirici hem de mis gibi kokusuyla evinizin havasını değiştirecek özelliklere sahip. Ben ilk doğum yaptığımda bu çayı içmeye başladım. Sanırım çok içtim, sütümden Irmak tadını biliyor galiba o da severek içiyor :)


Çay Tarifi: 
2-3 Kabuk tarçın, 2-3 Kök zencefil, 1 Kök zerdeçal (bazen küçük oluyor ben 2 tane atıyorum), 
2 kök havlucan, 5-6 adet karanfil, 1 hint cevizi, 4-5 yenibahar 
Kaynayan 1,5-2 litre suyun içine yıkanmış tüm kökleri atın ve 5 dk. kaynatın. 5 dakika da dinlendirin. 
**Ben şekersiz kaynatıyorum, arzu eden şeker veya bal atabilir. Bazen içine ıhlamur ve elma kabuğu da ekliyorum güzel oluyor. 

Bu çayın yanına güzel baharatlı bir kurabiye de yaparsanız, hem çocuğunuzla güzel bir vakit geçirir hem de  haftasonu yağmurlu havada evde güzel bir keyif yaparsınız :) 


Baharatlı Bisküvi :
3 su bardağı un
1 su bardağı esmer şeker (ben beyaz şeker ile de yapıyorum ve bir bardaktan biraz az ekliyorum.)
1 yumurta                         1 paket kabartma tozu
1 portakal rendesi           Yarım çay kaşığı karabiber
2 tatlı kaşığı tarçın            5 adet dövülmüş karanfil
1 tatlı kaşığı toz zencefil  1 fiske tuz
2 çorba kaşığı pekmez    225 gr. tereyağı


Tüm malzemeleri karıştırıp, çeşitli kalıplarla kesip, yağlı kağıt serilmiş 170 derece fırında kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun:)
**Bu tarifi, Oktay Usta'dan aldım. Her tarifi gibi bu da harika oldu. 
Özellikle bisküvi sever çocuklara hazır bisküvi almaya hiç gerek yok. Tam buğday unu ile yapıp, öğleden sonra süt yanında iyi bir ara öğün olarak verebilirsiniz. Hem de cam kavanozda hiç bayatlamıyor! 







5 Mayıs 2011 Perşembe

Bahar gelsin, günes açsın, çiçekler cossun!


Bahar aylarının son ayında İstanbul'da baharı kıyıdan köşeden görsek de bizim eve çiçeklerimizle bahar hatta yaz geldi:) Taa Kaştan'tan buraya getirdiğim "Begonvil"im çiçek açtı bile! Irmak da çileğin tadına ilk defa baktı ve elinden bırakmadı :)

 İki üç gündür havalar sıcaktı, ben de biraz daha su vereyim çiçeklere diye düşünürken, Irmak eliyle "ben ben" işareti yapıp, suyu elimden aldı. Sonra da çiçeklere sevgisini göstermeyi ihmal etmedi:)



Sonra, baloncuk yapmam için oyuncağını getirip, "üff üff" yaptı:) Ben de çok sevdiğim baloncuklardan bir sürü yaptım ama Irmak beceremediği için birazcık kızsa da balonları yakalamaya çalıştı:)
Mutlu bir akşam geçirdik minik meleğimle:)


Irmak'ın haftasonu


Irmak, her zamanki gibi daha kahvaltı masasında el sallamaya  ve ekmeklerini cama atmaya başladı. Kendi yiyor diye dışarıdaki hayvanları da besleyecek illa ki... Hemen çıktık ve işte Irmak'ın en sevdiği arkadaşları!      
favorisi tavşanlar
Baharın güzelliği 


Irmak'ı görür görmez tavşanlar ve tavuklar ona doğru koşmaya başlıyor:)








Tavukları da çağırma sesi bulmuş kendine, onlar gibi ses çıkarıyor...




Onları da besleyip rahatladıktan sonra sokakta uyumaya bayıldığından güzel bir uyku çekti....




Haftasonu gelince, evde bütün gün bir şey yemediğinden öğleden sonra tekrar dışarı çıktık.  Hep beraber dışarıda yemek yemeyi ve restoranları çok sevdiğinden, dışarıda evdeki cadıcık gidiyor hanım hanımcık yemek yiyen bir kız geliyor.


Biz de Kadıköy'e eskiden beri eşimle gittiğimiz Asırlık Restoran'a gittik. Uzun zamandır gitmediğimiz yere Irmak'ın da davet edilmesi ile artık ailecek gittik. Balıklar ile kalamar harika ve çok tazeydi. Irmak da ilk defa kendi isteğiyle kalamar yedi ve çok beğendi. (Kalamar vermek doğru mu bilmiyorum ama istedi ben de verdim:))

Kadehten su içmeyi ihmal eder mi:)








Ben de hiç dinlenemeden
haftasonu bitti:(

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Anneler Günü Hediyeleri

Annemize vereceğimiz en güzel hediye onu hatırlamanız ve sadece kocaman bir öpücük olsa da annelerimiz hep daha fazlasını hak eder değil mi? Halen annenize ne alacaksınız diye düşünüyorsanız hediye almadıysanız aşağıdaki seçeneklerden biri size yardımcı olabilir. 
Sephora’da Anneler Günü’ne özel parfüm indirimi!
30 Nisan - 8 Mayıs tarihleri arasında, anneniz için, Sephora’dan yapacağınız her 150 TL’lik parfüm alışverişine anında 30 TL, 200 TL’lik parfüm alışverişe anında 50 TL ve 300 TL’lik parfüm alışverişinize ise anında 75 TL indirim kazanacaksınız. Sephora Handbag Atomizer Doldurulabilir pratik parfüm şişesi, sevdiği parfümü hep çantasında taşımak isteyen anneler için favori hediyeler arasında yer alıyor. 
Fiyat: 24.90 TL.


Konuşan Çikolatalar”ile “Seni Seviyorum!” demenin şimdi tam zamanı! 

Nezih, Anneler Günü’nde annesine birbirinden renkli, sıcacık ve trendy hediyeler almak isteyenlerin vazgeçilmez adresi olacak. Nezih mağazalarında bulabileceğiniz, konuşan çikolatalara sıcacık sevgi sözcükleri ile kaydedebilir; Anneler Günü’nde bu çikolatalar ile annenize sevginizi dile getirebilirsiniz.Fiyat: 5.90 TL 

Teknolojik annelere:)
Trendleri takip eden, internette gezinmeyi seven, üstelik dizüstü bilgisayarlara karşı zaafı olan bir anneniz var ise yüksek performans ve şık tasarımı buluşturan Lenovo Z serisinden bir dizüstü bilgisayar tam annenize göre! Ateş kırmızısı, gece mavisi, lila ve parlak siyah rengiyle her tarz anneye uygun bir Lenovo Z560 ve Z360 modellerinden birini bulmak ve hediye etmek mümkün! Fiyat: 999 USD

Kokoş annelere:) 
Bağdat Caddesi'nde bulunan Almira'ya uğrarsanız hem kendiniz hem de anneniz için kendinizden  geçebilirsiniz. Birbirinden şık taşlı küpeler, kolyeler, küpeler, tokalar Savoroski'yi aratmayacak düzeyde. Ürün çeşitleri 25-100 TL arasında. 

Her annenin söyledikleri ! :)




Ne kadar dinlerken ooofff desek de bunlardan birkaçını hepimiz duymuş ya da söylemişiz ya da söyleyeceğiz :)

3 Mayıs 2011 Salı

Minik ayaklar


Irmak yürümeye biraz geç başladı; bu benim dileğimdi aslında ama bu kadar da geç olmasını beklemiyordum :) Korkaklığı ile beni bile geçti:) Aslında 10 aylıktan beri tek elimizi tutarak çok güzel yürüyordu, dışarıda görenler yürümediğine inanmıyordu. Ayakkabı hediyeleri de bol olunca; araştırmada biraz geç kaldım :( Ve kötü olmasa da çok doğru ayakkabıyı giydirememişim... Neyse ki evde tek çorapla dolaşıyordu, hiç başka birşey giydirmedim ki bu bence en doğru olanı... Bu mantıkla yapılan "pediped" ayakkabılarını aldım ama Irmak'ın ayakları yaşıtlarına göre küçük ve tombul ayaklı olmadığından tam yürüme ayakkabısı (next steps) yerine, orginal Pediped'in ilk adım ayakkabısını aldım.

Çünkü yürüme ayakkabısı 21 numaradan başlıyor, bizim kuzunun minik ayakları 20 numara :) Genelde bebeklerin tombul ayakları oluyor, bu tip bebeklere tavsiye ederim. Yumuşak ve altı ince olduğu için hem evde hem dışarıda çok rahat etti. Ayakkabı giymek istemeyen kız, şimdi kendisi getiriyor giydir diye:) Tabiki her bebek ayakkabısı gibi pahalı! üstelik yurtdışında yarı fiyatına olması daha da acı...
Eee benim kızım tek ayakkabı ile kalamaz değil mi:)

Diğer ayakkabısını da klasikleşmiş Kifidis'ten aldık... Orda bile her kalıp uymadı bizimkinin ince ayaklarına...

Neyse tam ona göre olan kalıbı bulduk ve rugan ayakkabı çoook tatlı oldu..
Onlarla da rahat etti. Tabi bu daha da pahalı!
Üç ayda bir ben kendime bu fiyatlara ayakkabı alsaydım ayakkabılarım 3 katı kadar olurdu:)

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Anneler Günü

Bu hafta sonu anneler günü... Benim için artık ayrı önemi olsa da eskiden beri etrafımdaki her annenin anneler gününü kutlar, herkesi aramayı bayramlardan daha çok özen gösteririm...
Bu yıl, annem yanımda olmayacak ve kendimi garip hissettim. Çünkü o pazar hep beraber geçirilir ve mutlaka anneme özel bir şeyler yapmaya gayret ederdim... O gün ne yapacağız diye düşünürken; annesi olmayanlar aklıma geldi ve her tarafta anneler günü diye bağırılırken onların neler hissetiğini tahmin bile edemiyorum...
Özellikle de çok yakında canım arkadaşımı kaybettim, çok güzel ve fedakar bir anneydi... Üstelik benim ilk anneler günümü kutlamayı bile ihmal etmemişti; kendisinin annesi yıllardır yanında olmadığı halde... Bu kadar da inceydi benim tatlı arkadaşım...Şimdi; kendi çocuğu da aynı şeyi yaşayacak... 4 yaşındaki çocuğu yuvaya gitmeye başladı ve tam da bu sene annesine kendi eliyle yaptıklarını verecekti belki de...
Ben annem ilk defa yanımda yok diye düşünürken; bu çocuk ne düşünüyordu acaba? ya da düşünemiyordu .... ?
İşte bu yüzden benim için bu yıl biraz buruk bir anneler günü... Asla erkek çocuk istemem ya da ikinci çocuk istemem diye düşünürken; hepsi oldu... Annelik yüreğinin, sevgisinin ne kadar geniş olduğunu şimdi daha iyi anladım... Anne yüreği fazla dayanamıyor işte; kendi çocuğum kadar düşünüp, seviyorum şimdi Efe'yi... Üstelik anneliğe bu kadar uzak biriyken...
Anne olduktan sonra annenin kıymetinin daha iyi anlarsın sözü ne kadar da doğruymuş... Hem anne olunca hem yaşın büyüyüp, kendini onun yerine koyunca...
Melek anneciğim;
30 yıldır hep yanımızda olduğun için, tüm yüreğinle bedeninle destek olduğun, arkadaşımız, öğretmenimiz, anne olduğum halde hep çocuğun olduğum, Irmak'ın anneannesi, oyun arkadaşı ve her şeyimiz olduğun için sana sonsuz teşekkür ederim... Tanrı'ya da bu kadar şanslı olduğum için şükrediyorum. ve  ben de hep Irmak'ın yanında olmayı diliyorum... Çünkü; "bir tek annem olsun bana birşey olmaazz" :)
Hep yanımızda ol... Seni çoook  seviyorum...

Her an"ne" güzelin öyküsü

Her anın bir değeri olduğunu,
Her anın yaşanmaya değer olduğunu,
Her anın güzel ve keyifli olduğunu anne olduktan sonra ve çok sevdiğim yakınlarımı kaybettikten sonra daha da  iyi anladım. Bu yüzden "Her an ne güzel" dedim! Her anı da hayat koşturmacasından sevdiklerimizle paylaşmıyoruz; belki bu sitede anlarımızı kaçırmadan paylaşma fırsatımız doğar diye düşündüm...

Tabii ki her annenin de güzel olduğunu unutmadım:) En güzel en iyi hep kendi annemizdir... Hele de benim annem!   :) Annem gerçekten adı gibi bir melektir... İyi bir anne olmanın yanı sıra süper anneanne de olmuş ve enerjisiyle beni her geçen gün daha da hayrete düşürmektedir!

Bu bloga başlama öyküm ise araştırmacı ruhumun anne olunca da devam edip herkesin şöyle yap demesine bir cevap verebilme yeteneğim sayesinde arkadaşlarımın desteği ve iletişim dünyasının tamamiyle sosyal medyaya yönelmesi ile ben de şansımı denemek istedim. Ayrıca hem benim hem eşimin yakınlarımızın İstanbul dışında olması da etken...  Bu blogun anne-çocuk paylaşımlarının yanı sıra gündem, sağlık, yeme-içme, süspüs, çiçek böcek, doğa, hatta teknoloji ile ilgili bilgilerin de yer alacağı bir site olmasını diliyorum...

Tekrar merhaba! :)