5 Nisan 2012 Perşembe

Eğitim sistemi mi, GDO mu, tarım ilaçları mı, .....???

Yavaş yavaş tekrar yazmaya başladığım blogda Irmak ile ilgili gelişimleri tamamlamaya çalışıyordum ama  gündem bir haftadır o kadar karışık ki insan duyarsız kalamıyor....Gelecek ile ilgili endişelerimiz artıyor ister istemez... Bir taraftan hiç kimseye sorulmadan değiştirilen, amacının ne olduğu anlaşılamayan (!) tepeden inme bir eğitim sistemi, bir taraftan gıda tarafında bildiğimiz ama bu kadar acı gerçekler ile karşılaşmamız...

Ateşten bir gömlek haline geldi çocuklarımız için yaşam. Gerçekten büyüdükçe düşünülen şeyler çok çok daha fazlaymış; evet küçükken zor ama büyüdükçe daha da zor. Hem kendi çocuğun için hem de bir anne olarak tüm gelecek, tüm ülke için endişeleniyor insan.
Siyasi görüşleri bir taraf bırakalım, mantığım alamıyor 5 yaşındaki bir çocuğun okula başlaması. Geçen hafta Bekir Coşkun neredesiniz anneler demişti.
Çıkabildiği kadar çıkmaya çalışıyor sesimizi; (twittter, cumhurbaşkanına yazı, bloglara, facebooka yazan birçok anne)
belki daha güçlü ve daha önce çıkmalıydı haklısın ama daha nedir ne değildir derken geçiverdi yasa. O kadar çok değişti ki eğitim sistemi, ben siyah önlük ve ortaokul hatırlıyorum, iki aşamalı sınav hatırlıyorum. Sonrasında değişen hiçbir sistemin sonucu alınmadan, tekrar tekrar değişiyor...
Çocukların sarsılmasını da bir kenara bırakıp, bireysel olarak düşünmesem de genel olarak ülkenin hali ve bu sistem içinde çırpınan çocukları gençleri düşündükçe içimin kararmaması elde değil... Üstüne bir de kafa karışıklığı, çünkü ayakları yere basmayan, uzmanlara danışılmadan çıkan, içinde hep belirsizliklerin olduğu yasayı kabul edemiyorum.
Üstelik bizim toplumumuzda 5 yaşındaki çocuğa halen bebek muamelesi yapılıyor. Yani neredeyse, kendi üstünü başını giyemeyen, yemek yiyemeyen, tuvalete gidemeyen vs. 

Burada da; farklı yaş grupları ile bir arada olma ve herşeyi kendi yapabilme becerisini bize sunan montessori eğitiminin önemi geliyor aklıma... 


Bu kadar kafa karışıklığı karşısında, sağlıklı büyüyebilecek mi ki bu çocuklar sorusu zaten kafamızda olan birşeydi. Mümkün olduğunca birçok şeye dikkat eden biriyim, bir anneyim demiyorum çünkü zaten dikkat ederdik ailecek, daha da önem verir oldum. Aşağıdakileri okudukça da iyi ki böyleymiş dedim; ben evde çocuk olduktan sonra yoğurt yapmak zorunda olanlardan değilim. Zaten annemin yoğurdunu yiyen evlenince de bunu sürüdüren, bana deli diyenlerin çoğunlukta olduğu biriyim:)

Mine Şenocaklı'nın Yavuz Dizdar ile yaptığı dizi yazısıAli Ekber Yıldırım'ın yazıları Greenpeace raporu... Fikirsahibi Damaklar'ın paylaştığı herşey....


Off demek istiyorum ama olmuyor çözüm üretmek gerek!! 

Kendi adıma en azından köyler ile bağlantımız olduğuna mutluyum... Yazlığımızın da bir köye bağlı olmasından, halen iyi niyetli, ata yadigarı şekilde ürün üretenleri tanıdığım için şanslıyız...
İşte bu nokta da etraftan gelen istekler doğrultusunda hayata geçirmeyi düşündüğüm projenin hepimiz için ne kadar doğru olduğunu anladım. Tüm doğallığı ile gelen ürünleri herkesle paylaşacağım; hem bizler sanayinin ürettiğini yemeyeceğiz, hem de köydeki insanlara destek olup birinci elden alacağız. Bunu daha sonra detaylandıracağım... Kim bilir hayallerim gerçek olmasının yanısıra büyür :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder